Amerikan İç Savaşı’nın eşiğinde, Georgia’nın görkemli malikâneleri arasında büyüyen Scarlett O’Hara, hayatı boyunca hem kalbini hem kaderini sorgulamak zorunda kalacaktır. Güzelliğiyle çevresindekileri etkileyen Scarlett’in kalbi, çocukluk aşkı Ashley’e sessizce bağlıdır. Ancak karşısına çıkan Rhett Butler, onun duygularını ve benliğini yeniden tanımlayacağı bir dönemi başlatır. Scarlett, bir yanda ulaşılması mümkün olmayan bir sevginin izinde sürüklenirken, diğer yanda kendisini sınayan bir adamın yanında ayakta durmaya çalışır. Savaşın gölgesi düşerken, zarafetle örülü Güney hayatı çözülmeye başlar. Topraklar kaybedilir, roller değişir, güvenilen değerler altüst olur. Scarlett için Tara sahip olduğu her şeyin, hatta kimliğinin simgesiyken; yaşadığı her kayıp, onda yeni izler bıraksa da özündeki kararlılık ve asi ruhu hep yerli yerindedir; çünkü onun için ayakta kalmak, görülmek ve duyulmak başlı başına bir direniştir. Gücünü duygularından alan Scarlett O’Hara, yalnızca yaşadığı dönemin değil; varoluş mücadelesi veren, sevilmek kadar güçlü kalmayı da isteyen herkesin yankısıdır. Onun hikâyesi, zamanla değil; dirençle şekillenir. Margaret Mitchell’in 1936’da yayımlanan ve tek romanı olan Rüzgâr Gibi Geçti, 1937 yılında Pulitzer Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. Roman, yayımlandığı ilk yılda büyük bir satış başarısı elde etti ve bugüne dek 40’dan fazla dilde 100 milyondan fazla okura ulaştı. 1939’da sinemaya uyarlanan eseri, kültürel etkisini hâlâ sürdürmektedir.